DB JUNK'ta kullanılan fotoğraflar ve içerik izinsiz yayınlanamaz...

28.03.2011

Günler sonra bir post...

Eveeeet tekrar bu adrese döndüm. En azında belli bir grup görebilecek:) Blogların açılmalarına yönelik karar uygulanabilirse yine www.denizberdan.com adresinde olacağız...
İki hafta önce gittiğimiz Hüseyin Çağlayan’ın 'Yakınlık Sensörleri' isimli heykel, video ve ses enstelasyonlarını içeren kişisel sergisinden bahsetmek istedim. İlk defa Londra Lisson Gallery’de sergilenen çalışmalarını birkaç günle kaçırmıştım. Hüseyin Çağlayan'ın son yıllarda yaptığı enstelasyonlardan aslında moda konularından sıkıldığını ve son derece sığ bulduğunu, onun için işin sanat yönünün ağır bastığını ve moda konularını sanatla ilişkilendirmek istediğini açıkça görebilmek mümkün. Biz de işte bu yüzden çok seviyoruz Hüseyin Çağlayan'ı:)
Galerist'te açıldığını duyunca Ponpon'la kendimizi Mısırlı Apartmanına attık:) Can en çok resimde gördüğünüz saç enstelasyonunu sevdi.
 Hüseyin Çağlayan'dan Remote Control Hair ile dönemin ve çağların saç stillerine farklı bir objektif... 
Saçı hareket ettiren remote bağlantılı elbisenin adeta bir TV'nin iç görüntüsü izlenimi veren arkadan bu görüntüsünü de sevdim. Bu görüntü inanırmısınız Aralık ayında Beg'in İstanbul'a geldiğinde yaptığımız TV'den bozma elbisesinin arkasına çok benziyor. Beg'in ki ödev olduğu için daha kostüm havasındaydı. Sonrasında ilk hali olan ışıklı versiyonunu kullandık, bundan sonra post yaparım:)
 Makyaj stilleri...
 Serginin müziği inceleyen Ügünüm Leyla’yı söyleyen Sertap Erener ile hazırlanmış bölümünden...
Önde Sertap'ın birebir boyutlarda heykeli ışık gösterisi ile şarkı esnasında dudaklarının hareket ediyor gibi görünmesi Can'ı çok etkiledi. Arkada Osmanlı orkestrası üzgünüm Leyla'yı çalarken sertap'ın öndeki heykeli, hareket eden dudaklarla şarkıyı seslendirdiği enstelasyonu görülmeli... 
 Kültürel form olarak müziği inceleyen Hüseyin Çağlayan'ın sergisinde Sertap Erener'i kullanması çok oğru bir yaklaşım olmuş. Ayrıca Sertap'ı her anlamda hiç bu kadar güzel görmemiştim doğrusu...
 Martı sesleri ile sizi karşılayan İstanbul'un binlerce yıl boyunca değişen isimlerini görebildiğiniz enstelasyonda, her ismin belirli bir kültürün İstanbul ile bağını yansıtıyor.
Fotoğraflar Deniz Berdan
Bu arada bazı yazarların köşelerinde, internet sitelerinde, twitter'da enstelasyonları zayıf bulduklarına, beğenmediklerine dair yazıları gördükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Ne yani Hollywood usulü animasyonlar, atraksiyonlar mı bekleniyor. Gidin Tate gibi müzelere bakın bakalım nasıl enstelasyonlar var! Tabii bu çalışmaları anlayıp değerlendirebilmek, bilgi birikimi ve biraz da olsa hayata farklı bir perspektiften bakabilmeyi gerektiriyor. Bakamıyorsan, anlamlandırıp tanımlayamıyorsan b*klama bari!..
 O yüzden Türkiye'de herkesin ödü patlıyor yeni ve farklı birşeyler yapmaktan. Ah ahh yok mu bu anlamadığını b*kla politikası, işte sorunun büyüğü burada!

2 yorum:

  1. Keske herkes sizin gibi dusunse,sizin gibi bir zihniyete sahip olsa..Farklilik yaratmak alisilmisin disina cikmak demektir.Alisilmisin disina cikmak ise cesaret ve kendine guven gerektirir;dunyaya pencere ardindan bakmak degil,pencerenin disina cikip tum acilariyla bakmaktir.Kaliplasmaktan,hayati ve dusunceleri zikretmekten vazgectigimiz anda olgunlasmis ve meyve vermeye hazir bir toplum haline gelecegiz demektir.Iste o zaman Huseyin Caglayan ve bircok tasarimcinin bize vermek istedikleri mesajlari algilayacak ve saygi duyacagiz. Cemre xxx

    YanıtlaSil
  2. hayır anladın begenmedın yınede b..klama yani ignore et gormezden gel ilgilenme

    YanıtlaSil