DB JUNK'ta kullanılan fotoğraflar ve içerik izinsiz yayınlanamaz...

17.09.2011

IFW 1. gün karmadan İpek Arnas, Aslı Güler, Jale Hürdoğan...

Son yıllarda moda dünyasında fenomen haline gelen örme elbiseler dendiğinde yeni jenerasyondan ilk akla gelenler Mark Fast ve Sandra Baclund oluyor. Şahsen farklı yaklaşımlarla hazırlanmış örme elbiseler kadar etnik kökenimizde de var olan patik, yelek vs de kullanılan desenlerimizi, renklerimizi modellerimizi çok seviyoruz. İlk defa geçen yıl fark ettiğim İpek Arnas'ın Türkiye'de farklı örme elbise boşluğunu doldurabileceğini düşünüyorum. 
İpek Arnas'a gereken özgün fikir konusu. 
Buradan kimseyi darıltmak, gücendirmek değil niyetimiz, ancak eleştiriler samimi olmadan, gerçekleri yansıtmadan faydalı olamazlar.
İpek Arnas Türkiye'de moda sektöründe güzel bir boşluk yakalamış. Enerjisini ve dinamizmini de sevdik ancak koleksiyonun eksik tarafı bir bütünlüğünün olamayıp özgün fikirli olamaması. Adeta örgü ile neler yapabiliyor olduğunu göstermek olmuş amaç.

 Çeşitli koleksiyonlardan etkilenmek ne yazık ki bu etkiyi verebiliyor. Şimdi onları yanyana koymak istemiyorum, çengelli iğneli modelden, kuğulu vs. modele, birbirleriyle alakası olmayan bilindik etkiler.

Herşeye rağmen finalde çıkan adeta balık pullarını anımsatan deniz kızı modeli örme elbisenin dokusu başarılıydı ki bu da İpek Arnas'ın aslında iyi bir bakış açısı olabileceğini sadece kendine güvenerek özgün fikirler konusunda cesaretlendirilmeye ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Hazır son yıllarda moda endüstrisinde örmeler ve etnik kökenden etkilenerek hazırlanan koleksiyonlar bu kadar revaçtayken neler çıkabilir, bir düşünün... 



Karma defilenin ikinci tasarımcısı Aslı Güler'di. Defile bir Vespa'nın podyumun ucuna gelip durması ile başladı. Eğer Vespa'nın sponsorluğu yoksa çok anlamlı olmamış, üstelik koleksiyonun geneli Vespa'nın vurgulandığı retro içerikli yıllara ait bile değil. 18 yaşından beri motosiklet kullanan, seven, sporunu yapmış biri olarak rahatlıkla söyleyebilirim; Motosiklet olayı enteresan olabilecek bir performans da değil. Neyse hoşuna gitmiş, yapmış diyelim... 
Aslı Güler koleksiyonun genelinde 50'ler ve 80'ler arasında karar verememiş. Arada 90'lardan izler bile görebilmek mümkün...
 Artık 50'li yıllar geçen yıl çok kullanılıp tüketilmiş olsada soldaki yorumunu sevdik Aslı Güler'in...
Koleksiyonun genel olarak bir bütünlük problemi var.
Bu noktada 80'lerle karşımızda...
Aslı Güler'in Galata'da La Mariquita'da iyi tasarımları var. Koleksiyonunu görmek için meraklanıyorduk ancak onun da motivasyona ve yüreklendirilmeye ihtiyacı olduğu görüşündeyiz.
Aslı Güler'den vazgeçmiş değiliz, bütünlüğü olan özgün fikirli koleksiyonlarını bekliyoruz...

Birinci günün Karma defilesinin üçüncüsü Jale Hürdoğan...
Renk kullamanında bir matematiği var ve kullanacağınız renklerin doğru tonlarını yakalayabiliyorken ne yoğunlukta kullanılabileceği de işin kritik kontrol noktasını oluşturuyor.
Renk kombinasyonları ne yazık ki müsamere görüntüsünde...
Hikayesi yokmuş gibi duran koleksiyonun aşağıdaki parçasında sanki birşeyler yakalanacak gibi olunmuş ama devamı gelememiş...
Ne çok çorap hastası olduğumuz bilinir ancak bu çorapların opak olup her modelde tek renkle göze çarpması müsamere etkisini güçlendiriyor.
Aşağıda soldaki modelin alt parçası 2 üstteki modelin devamı olabilecek etkide hoş bir parça, ancak üst bölümü farklı bir modele ait...
Kullanılmış olan biyeler de ayrı bir alem...
Karma defileyi izlemeye gelen sempatik bir grup...
Sağda bej ceketli kombinasyonunun saçları ve fiziksel özellikleriyle uyumunu sevdik...
Fotoğraflar Deniz Berdan

2 yorum:

  1. ah sonunda gerçekten içten yorum yapan birisini görmek ne hoş! herkes onu bunu pohpohlamadan öteye geçemiyor maalesef, ne kaygıları varsa.. Son fotograftaki sağdaki çocukla geçen seneki ifw'de tanışmıştım, kendisi Günseli Türkayın koleksiyonundaki ezkilerin bir kısmını çizen çocuktu, yanlış hatırlamıyorsam.. ama adı anılmamıştı maalesef

    http://darkhighfashion.blogspot.com/

    YanıtlaSil
  2. Yakından izleme fırsatım olmasa da , defileyi incelediğimde aynı fikre ben de kapıldım. "Birbirleriyle giyilebiliyor olmaları koleksiyon olması için yeterli mi? " diye sormuştum kendi kendime.
    Ben henüz moda tasarım eğitimi alan bir öğrenciyim ve tıpkı karma defilede izlediğimiz tasarımcılar gibi özel tasarımların satışa sunulduğu butiklerde "butik mantığı ile üretilmiş" tasarımlarım satılıyor. Tasarımlarımın çekimlerini aynı zamanda yapıyor olsam da , paylaşımımın "konu bütünlüğü olan bir koleksiyon olmadığını" vurguluyorum her defasında. Defileyi incelediğimde şok oldum, özellikle geçen yıldan beri severek takip ettiğim İpek Arnas'ın , zaten sürekli olarak ürettiği farklı parçalardan , tarzını koruyarak ve bir konu bütünlüğü oluşturarak defile yapacağını ummuştum. Böylesi bir defile bende sadece "marka tanıtımı" hissi uyandırdı ne yazık ki... Blogumda paylaştığım tasarımlarımla henüz yolun başındayken , sanki ürettiklerimle ben de defile yapabilirmişim gibi geldi bana , "tabi gerçekte böylesini istemem". Uzun oldu biraz ama anlatabilmişimdir umarım hislerimi ;) Sevgiler!

    YanıtlaSil