DB JUNK'ta kullanılan fotoğraflar ve içerik izinsiz yayınlanamaz...

20.01.2010

Made in Russia...

Dior ve Dolce&Gabbana vs 'markalar' zamanla tamamen Rus pazarına hitap eder oldu:(
Çok sevdiğim, geçmişte Paco Rabanne'a tasarımlar yaparken koleksiyonunda ki parçalarını dünyanın çeşitli noktalarından zar zor bulabildiğim  tasarımcı Christopher Decarnin'in  5 sezon önce Balmain için tasarım yapmaya başladığını duyduğumda çok sevinmiştim. İlk sezondan itibaren satış rakamları zorlasada koleksiyonun güzelliğinden pekçok parçayı edinmekten kendimi alamadım.
Ancak ilk yaptığı koleksiyondan sonra kendini tekrarlayan tasarımlarla üstüne aşırı dozda yaldır pul payet de eklenince Balmain'de ne yazıkki Rus pazarına hitap eden markalar topluluğuyla aynı potaya girenlerden:(((


                                                                         Balmain




 Tasarım ne kadar bayağı görünürse görünsün bazıları için 'marka ve yaldır' olması yeterli olabiliyor!..



Dior











Yeni bir fikir ve yaratıcılık vermeyi bırakın kaliteli bir görüntü dahi veremeyen, üstelik satış rakamları binlerce euroyu bulan markalarıyla geçmişin büyükleri ne yazık ki Rus pazarının kurbanı oldular.
Kimse alınmasın lütfen ama Alelade şark düğünlerinde karşılaşabileceğimiz Osmanbey'deki herhangi bir mağazadan bulunabilecek sıradanlıkta görüntüler değil mi?




Dolce&Gabbana












Yıllardır hemen tüm koleksiyonları aynı havada çok basit ve kötü görünmüyor mu?
Milano, Paris gibi beylik alışveriş merkezlerinde bu mağazalar Rus ve Arap tüketicilerle dolup taşıyor...
Yerli ve yabancı onlarca iyi tasarımcının adeta sanat eseri kıvamında olağanüstü güzellikte üstelikte çok daha makul (makul olmasa bile anlaşılabilir sebepten) rakamlara tasarımları varken bu yaklaşımı aklım almıyor! Alamayacak!

13 yorum:

  1. Merhaba,

    Goruyorum ki moda konusunda hevesli ve heyecanlisiniz. Turkiye'de ki sistem yanlisligindan oturu de surekli giydiklerinizle basindasiniz. Sistem yanlisligina gelirsek... Benim için ne kadar onemli olmasa da yine de stilleri takip edilen kisilerin istinasiz hepsinin mesleksiz olmasi bana garip gelmiyor degil. Amacim sizi yargilamak degil, hatta tarzinizi ne kadar begenmesem de, hevesinize ve de aykiri olma çabaniza saygi duyuyorum. Dedigim gibi dunyada genellikle stilleri takip edilen insanlar ya meslekten ya da meslekle organik bagi olan insanlardir. Diyeceksiniz Daphne Guinness, Amanda Harlech? Bu insanlar da maddi sanslarini modaya emek derecesinde zaman harciyarak bir nevi meslege donusturmuslerdir. Kisacasi sizler yine varolun ama madem medyatiksiniz bunu birazda gençlere yardim ederek kullanin, tarzini hiç begenmedigim Lady Gaga gibi.
    Yukarda ki posta istinaden, Decarnin'i eskiden begendiginizi simdi begenmediginizi soyluyorsunuz. Neden? Cunku o zamanlar yeniydi, vatka bu kadar kullanilmamisti ve de 80lerin glam'i temasina boyle tecavuz edilmemisti. Sizin begendiniz Decarnin mi yoksa o sezonun in kiyafetlerimiydi? Cunku Decarnin için sasilacak birsey yok. Kendisi zaten tamamen ticari bir tasarimcidir, bizdeki ipekyol tarzi bir markanin senelerce bas tasarimciligini ustlenmistir ve de hiçbir zaman bir visionnaire olmamistir. Bu mantikla baktiginiz surece yargilariniz çok kati olacaktir. Halbuki asagidaki mor transparan elbise asla igrenç ya da rus isi degil tipki siyag dg elbise gibi. Kisacasi markalari tukakalamak bir diger markalara tutkuyla baglanmayi getirir. Bu da tehlikelidir neden? Cunku modasi geçince tutkuyla baglanilan markalarin, siz stilinizi kaybedersiniz. Bu yuzdendir ki Alaia, Prada gibi markalar ne in ne outtur..
    Son olarak size tavsiyem, biraz nefes alarak gozlemlemeniz. Hepimizin baslarda yasadigi gibi su an herseyi ogrenmek ve hazmetmek istiyorsunuz. Ama hizli yenilen yemekler biliyorsunuz gaz yapar. Arastirarak, geçmis bakarak yorum yaparsaniz hem gerçek stilinizi bulursunuz hem de modanin degil guzelligin farkina varirsiniz..

    YanıtlaSil
  2. Gerçekten de suçlayıcı tonda mesleksizlikten, sindirmekten ve genç yeteneklere destekten bahsetmenize 18 yaşımdan geçen yıla kadar aralıksız çalışan biri olarak çok üzüldüm:( Çalışma hayatına dönemin moda dergilerine moda editörlüğü yaparak başladım. 21 yaşında hiç kimseden destek almadan Türkiye'nin ilk sağlık ve spor dergisini, ardından, otomobil ve sektörel dergiler çıkardım ve genel yayın yönetmenliğini yaptım. Müsade ederseniz İşim konusunda mütevazı olmak istemem çünkü çok emek verdim. 12 yıl yayıncılık yapmış biri olarak sindirmiş olduğumu düşünüyorum. Hakkımdaki düşüncelerinize rağmen bu konudaki fikirlerin basında çıkan asılsız saçma haberlerin neticesi olduğununda farkındayım.
    Blogumda hep tasarımcıya öncelik vermek istiyorum markaya değil ve kapitalizmin getirdiği tüketim toplumunun, birer kişiliksiz android haline getirdiği marka tutuculuğunu kınıyorum. Fikirlerimi blogumda paylaşmak herkes gibi benim en doğal hakkım değil mi?

    YanıtlaSil
  3. Ben burada tüm kimliğimle korkmadan, açık ve samimi fikir ve görüşlerimi paylaşırken adsızlığın arkasına saklanmanıza ne demeli!..
    Yorumlarınızda samimi misiniz bilemem ancak yine de stilimi beğenmemenize saygı duyarım ancak toplumun beğeni ve ilgisine hitap etmeyi kendi seçimlerinin ve mutluluğunun önünde tutmak ancak sanal bir tatmin getirebilir.
    Decarnin konusunu tamamen yanlış biliyorsunuz bakınız Paco Rabanne dönemlerine.
    In ve out gibi klişelerden bahsetmişsiniz ancak blogumda asla in out türü saçma tanımlamalara yer vermem.
    Araştırarak yazı yazmaktan bahsetmişsiniz ama siz magazini mi referans alıyorsunuz?

    YanıtlaSil
  4. uzulmeyin. amacim uzmek ve asagilamak degildi kesinlikle. kendimde oyle bir hak gormedigimden degil ama sizin asagilanmayi hak ettiginizi dusunmedigimden. oyle olsaydi çok daha farkli kelimeler seçerdim, diger yorumu yazarken de ayrica size mesleksiz demek istemedim. moda sektorunde herhangi bir meslek sahibi olmaktan bahsediyordum. size de garip gelmiyor mu bu garip çeliski, yani turkiye'de moda denilince akla tasarimci ve markalar (turk markalari... terzileri degil) yerine onlari giyenlerin gelmesi?
    ayrica kusura bakmayin, 15 sene once okudugum tek yayin, salih memecan'in limon ve zeytin serisiydi. sizinle de ilgi fotograflari sadece magazin dergilerinde ve en sevdigim yerli yayin olan kelebek'te goruyorum. siz kendiniz bile bir editoryal için bir magazin dergisini seçince (evet ironik olmak istediniz, ama oyle olmadi) kendi kendinize çelme takmis oluyorsunuz.
    arastirmaya gelince de decarnin'in paco rabanne'da kreatif direktorluk yaptigini bilmiyordum. bilmeme de gerek yoktu çunku bilsem bu kadar iyi bir benzetme yapamazdim. buyrun kendisinin PR için yaptigi bir koleksiyon. http://media.photobucket.com/image/decarnin%20paco%20rabanne/84pokemon/Proenza%20and%20Schouler/run4.jpg

    adsizligima gelince. bu yorumu bir diyalog olusturmak için yazmamistim. uzuldugunuzu yazmasaniz (evet, yufka yurekliyim) ve bu tepkiyi vermeseydiniz cevapta yazmazdim. velev ki gaipten bir sesim.
    size naçizane bir tavsiye vermek ve de izin verdiginiz gibi bir "comment" birakmak istemistim. siz umarim kendi imajinizi duzeltir (çunku bunu ancak insan kendisi duzeltebiliyor) benim ve benim gibi dusunenleri haksiz çikartirsiniz. kendinizi kimseye begendirmek zorunda degilsiniz ama unutmayin eksantrik olmak için ayni zamanda çok ciddi ve kararli olmak gerekir..

    sevgiler
    gaip

    YanıtlaSil
  5. İnsan hayatından, kendinden ve ailesinden keyif almalı, imaj meselelerine de kafayı yormamalı derim.
    Ayrıca kendimi kamuya mal olmuş biri olarak görmüyorum. Kaset çalışması da yapmayacağıma göre imaj işleriyle uğraşmam da gerekmiyor:)

    YanıtlaSil
  6. Asagilama gibi algilamazsiniz umarim, ama hakikaten baya sacma bir yorum yapmissiniz. Saniyorum ki Dior, D&G gibi markalarin giysilerine sadece fotograftan bakinmakla yetinmis, ve magazaya falan gidip elinizle tutarak dijital degil de gercek ortamda bakmamissiniz. Eger gidip yakindan inceleyecek olursaniz "bayagi" gorunmediklerini tam tersine son derece ince islenmis ve uretilmis olduklarini gorebilirsiniz.

    Ayrica dikkat etmeniz gereken baska bir konu, modaevlerinin kendilerine ait bir cizgileri oldugu ve ufak modifiyeler disinda bu cizginin disina cikmamalari. Dior'un degisik sezonlarina bakip, giysilerin benzerligini gorunce Dior'u cok tekduze ve sıkıcı bulmak işimize gelebilir. Ama tasarimlari yaraticiliktan uzak diye nitelendirmek yerine, once gidip Galliano'nun kendi markasi icin hazirladigi tasarimlara bakmaniz lazim. Dior'un cizgisinin pek degismemesi acaba tasarimcinin yaraticiliktan uzak olmasi mi, yoksa modaevinin korumasi gereken ve kendi musteri kitlesine hitap eden bir tasarimlar uretmesi gerektigi midir??


    p.s. Bu yazdiklarimla kesinlikle "Ben hep Dior, D&G gibi designer yerlerden alisveris yaparim, butiklerden hic cikmam" demeye calismiyorum. Bir suredir Amerikan Vogue dergisinde calisiyorum ve bahsettiginiz tasarimcilarin urunlerini eylul-ekim aylarindan beri birebir gorme ve inceleme firsatim oldu, o yuzden "bayagi" durmadiklarini soyleyebiliyorum.

    YanıtlaSil
  7. Merhabalar Gülfem Hanım,
    umarım ukalalık olarak algılamazsınız;
    Siz birkaç ay önce tanışmışsınız bu markalarla ancak Dolce&Gabbana ve Dior'un 10 yıllık eski müşterisiyim üstelik defile modellerine sahip biri olarak, dikiş ve kumaş kalitesini de çok yakından bilirim. (Son 3-4 yıl öncesine kadar trunk showlarına da giderdim.) Yani geçmiş yıllarla son dönemlerin karşılaştırmasını tüketici gözüyle yapabilmem mümkün.Her ikisinin de dolabımda hala onlarca giysisi mevcut. Tabiiki her iki moda evinden de kötü kalite kumaş, işçilik ve dikiş beklenemez ancak tasarımlarıyla son yıllarda Rus tüketicisinin beğenilerine hitap etmek tamamen bilinçli bir satış pazarlama politikasıdır. Onlar bundan gocunmazlar bilakis pazarda en büyük payı almaya bakarlar. Şu an Rus'lar dünyada en çok alışveriş yapanların başında geliyor şüphesiz. Bilmem gitmişmiydiniz ama Moskova'da ki Dior ve Dolce'ler hemen her şehirden büyük ve en gösterişli modellerin yer aldığı satış noktalarıdır. Örneğin iki sezon önce Dolce'nin en tutulan modellerinden koyun derisinden içi miflonlu ceketi Paris, Milano ve Londra gibi şehirlerde sadece 2 rengi varken Moskova'da 6 farklı rengi mevcuttu çünkü çok seven arkadaşımın siparişi üzerine bakmıştım:) Düşünün ki alım güçleri ve markalara merakları ne boyutlarda!
    Ben de aynen geçmişte sizin gibi düşündüğüm dönemlerde marka odaklı bir gaz azbuz alışverişler yapmadım ne yazık ki! Üstelikte onca sanata ve tasarıma merakıma rağmen. Ancak zaman içinde yaşadıkça, öğrendikçe, gördükçe daha iyi anlıyorsunuz marka ile tasarım ve tasarımcının kıymetini ve farkını.
    Geçmişte Marka meraklısı japonlar bile şu an tamamen tasarım odaklı olağanüstü algı düzeyinde beğeniye sahipler.
    Moda evlerinin tutan modellerinin risk almadan satış garantili düşüncesiyle değişmediği gayet tabiki doğru. Doğal olarak bu şekilde running costlar çıkar.
    Hepimizin idolü olan İngiliz tasarımcı gerçek bir moda dehası John Galliano bile yıllarca kendi tasarımlarını sürdürebilmek için 96'da Givenchy ile başlayıp moda evlerine tasarımlar yaparak finansal olarak ayakta kalmayı başardı. Hala unutamadığımız show'u ile Dior için 97'de muhteşem couture gösterilerinin ilkini yaptı ve hala da devam ediyor. Tasarımcılar büyük moda evlerine onlardan beklendiği gibi ticari düşüncelerle koleksiyon hazırlar ve bu sayede kendi markalarını ayakta tutarlar.
    Marka merakı nedeniyle ne yazık ki yerli yabancı pek çok tasarımcı ve sanatçı hakettiği düzeye gelemiyor ve kaybolup gidiyor:( Yazının amacıda insanlardaki farkındalığı arttırabilmekti:)

    YanıtlaSil
  8. Gösteriş ve büyüklük, Rus ve civar ülkelerinin en büyük özellikleri.Evet ticari kaygılar nedeniyle büyük markalar Rus pazarına yöneldiler,ki bu da gayet normal çünkü çok kazanmaya alışıklar.Bir dönem rusya ve erbabı civarında yaşamış biri olarak,süse,püse, markaya düşkünlüklerini çok iyi bilirim.Parası olan da ,olmayanda aynı gösterişte..
    O taraflarda ucuz mal satmak da çok zor.Zamanında çok kaliteli,pazara hitap eden modellerle uygun fiyata ayakkabılar satmaya çalıştık,ama piyasa tonlarca para ile markayı tercih etti.

    YanıtlaSil
  9. Yaşasın sonunda söylemek istediğimi anlayan biri çıktı:)) Markalarda bu gösteriş isteğinin o kadar farkındalar ki monogramları ve kemer, toka düğme ve giysi aksesuarındaki markaları büyüttükçe büyüttüler. Pantolon arkasındaki metal plakayı gözümüze sokmaları yetmiyor gibi paçadan bele kadar devam ediyor. Herkes üstüne reklam almış gibi dolaşıyor.Üstelik bunlar sadece marka olduğu için rağbet görürken, diğer taraftan tasarımcılar sanat eseri kıvamındaki tasarımlarına rağmen hayatta kalabilme mücadelesi veriyor.

    YanıtlaSil
  10. Kıyafetlerin üstünde "bağıran" markaları oldum olası sevmem, ama marka bağırmasa bile markalı ürünü giyen kişinin bağırmasına ne diyeceğiz? Kırmızı halıda sunucuların ünlülere pervasızca "ne giyiyorsun?" diye sormalarına şaşırıyorum ama asıl, o ünlülerin allandıra ballandıra "elbisem Christian Dior, ayakkabılarım Blahnik, mücevherlerim Cartier" diye herşeylerini ortaya dökmelerine şaşırıyorum. Ne giydiysem giydim, markasından size ne?! Tabii hepsi kıyafetleri bedava alıyor, o yüzden karşılığını bu şekilde reklamını yaparak ödemeleri doğal, ama herşey bu denli ortada, ticari ilişkiler bu denli açıktan ve göstere göstere olmamalı.

    YanıtlaSil
  11. Ben cok sasırdım...
    Ve
    Merak ettim...
    Benim gibi sasıran insanlar
    Neden bir kez olsun , kompleksleri sonucu olusan önyargılarını ve kıskanclıklarını bir kenara bırakıp , alkışlamayı beceremezler ?
    25 yaşındayım ...Deniz Berdan'ı yazın Bodrum'da bir beach'te görmüştüm.
    Ama bugün ilk defa Deniz Berdan'ı gördügümü farkettim...

    YanıtlaSil
  12. Coşkun : Haklısın ama gerçekten de sponsor oldukları için onlardan beklenen de bu. Ama keşke genç ve yeni tasarımcılara fırsat tanıma amaçlı onların giysilerini giyerek reklamlarını yapsalardı, gözümüze batmayıp bilakis daha hoş görünürdü:)

    E.Z : Çok tatlısınız:) Sizin gibi düşünenler sayesinde umutlanıyorum :)
    Aslında hakkımda çıkan asılsız haberlerin beni hiç yansıtmamasından dolayı sanki başka biri anlatılıyormuş gibi evde bile hiç konuşulmaması tüm bunların dışında kalmamızı sağlıyor. Ancak yine de çok takılmadığımı söylesem de bu durum zaman zaman beni üzüyor:(
    Düşünün ki sizi hiç tanımayan bir gazeteci hasbel kader fotoğrafa bakarak fala bakar gibi bişeyler yazıyor. Sonrasında diğer gazeteci, köşe yazarı vs kim varsa o yazıyı referans alarak hakkınızda yazmaya başlıyor. Sonuç olarak hiç sizinle alakalı olmayan bir profil çıkıveriyor ortaya:(

    YanıtlaSil
  13. bence açıkça insanın düşüncesini söylemesi son derece takdir edilesi birşeydir.Bu açıdan açıkca düşüncesini belirten deniz'i tebrik ediorm.Olayın moda boyutuna bakıncada bence çok doğru bu tasarımlar tamamen ticari kaygı güden ve rus pazarına yönelik.Osmanbey markaları die adlandırdığınız markalar ise bu markaların birebir takliti ve Türklere satışı yok.Ruslara ,Araplara vb toptan olarak satış yapıyorlar.Balmain örneği verilmiş yukarıda gerçekten ağzımı sulandıran bir markadır.Ama bu postta paylaşılan 2010 yaz defilesinden görüntüler bende de aynı hissi uyandırmıştı.Hak veriyorum.Ve son olarak yorumlara değinmek istiyorum.Elbette herkes farklı düşüncelere sahip olacak ama bence bunu sert şekile birbirimizi yargılayarak değilde sadece fikirlerimizi paylaşırak yapmalıyız.Birbirimize laf atarak ancak olduğumuz yerde sayarız.sevgiler.

    YanıtlaSil